-
DUYGUSAL ŞİDDET
Şiddet her zaman fiziksel ve gözle görülür olmaz. Duygusal Şiddet; duygusal şiddete maruz kalan insan üzerinde, fiziksel şiddetten daha kalıcı izler ve yaralar bırakır. Bir insanı aşağılamak, tehdit etmek, hakaret etmek, küfürlü konuşmak, kontrol altında tutup yönetmek, suçlamak, manipüle etmek vb. duygusal şiddettir. Şiddet uygulayan failin karşısındaki insanın bilinç dışına gönderdiği mesaj “seni yok sayıyorum, sana, fikirlerine,kişiliğine, değerlerine saygı göstermiyorum, seni sevmiyorum” dur. Farkındalığı gelişmemiş insanlar ilişkilerinde kendilerini karşılarındaki kişiye yansıtırlar. Tıpkı bir ayna gibi… Kendilerine yapamadıkları eleştirileri, davranışları karşılarındakilere gösterirler. Karşısındaki kişiyi aşağılayan, tehdit eden, küfür eden fail aslında kendini aşağılıyor, kendine küfür ediyordur ve asıl öfkesi kendinedir. Ama kendisine olan öfkesinin farkında olamadığı, kendi ile yüzleşemediği için en…
-
TUZUN KURU DEĞİL !
Seçim sonrası sosyal medya da yeni bir akım başladı. “Benim tuzum kuru bana bir şey olmaz, oy verenler düşünsün” akımı. Benim tuzum kuru bana bir şey olmaz demek ülkenin içinde olduğu durumu tam olarak görememekten kaynaklıdır. Sorun sadece ekonomik değildir. Sorun devletin kurumlarının işlevselliğinin yitirilmesi ve ülke ile ilgili bütün kararların, bu her kim olursa olsun önemli değil, sadece bir kişinin iki dudağı arasında olması yani otokrasi rejimidir. Türk milleti bağımsızlık savaşını kazanmış fakat devrimler Atatürk’ün üstün dehası sayesinde olmuş. Halk demokrasi için bedel ödememiştir. Bir ülkede gerçekten demokrasinin olması ve sürmesi için, demokrasinin içselleştirilmiş olması gerekir. Ne yazık ki Atatürk’ün yaptığı devrimler ve demokrasinin içselleştirilebilmesi için gerekli olan eğitim…
-
ANADOLU’DA ANA OLMAK
Zordur, Anadolu’da ana olmak… Acının, çilenin, haksızlığın beşiğidir Anadolu… Bölmek, parçalamak ve yönetmektir tek bildikleri… Gün gelir, sağcı solcu diye bölerler, olmadı mı laik-antilaik, o da yetmedi Kürt, Türk diye bölerler. Giden hep gençlerdir, hep fakir çocukları. Zenginlere ya da yönetenlere hiçbir şey olmaz bu ülkede. Onlar acıyı seyrederler sadece. Acının üstüne yorum yaparlar birde. Dinle, milliyetçilikle kandırırlar insanları, zaten halkta kanmak için hazır bekler. Gerçeklerle yüzleşmek acıdır çünkü, acısının üstüne bir de bu acıyı eklemek istemez. Hep korkuyla yaşar Anadolu’da analar… Canıyla, kanıyla besleyip büyüttüğü emek verdiği yavrusunu kaybetmekten korkar. Ölüm ve kibir kol gezer Anadolu’da. Bazen duble yol kazasında, bazen yanlış teşhis ya da ihmalden, ekmek almaya gittiğinde,…
-
KENDİLERİNE TAPANLAR
Kendilerinin mükemmel olduklarını zanneder ve her şeyin kendi hakları olduğuna inanırlar. Kendilerine göre ; en doğru, en bilgili, en masum, en kusursuz, en inançlı, en güzel ya da en yakışıklı yine kendileridir. İç dünyalarında kendilerinden başka kimse yoktur, sadece kendileri önemlidir. İlgi, para, makam, şan, şöhret hepsinin kendi hakları olduğuna inanırlar. Sempati (karşıdaki kişinin duygularını hissetme ve anlama) yetenekleri gelişmemiştir. Ancak empati (karşısındaki kişinin düşündüğü gibi düşünebilme ya da düşüncelerini kavrama) yeteneği bir çok narsistte gelişkindir ve bu yeteneği karşılarındaki kişiyi sömürmek için kullanırlar. Vermek için değil almak için yaratılmışlardır adeta… Olumluyu kendilerine alma, (sevgi,onay,ilgi, değer,hak, saygı v.b) olumsuzu karşısındakine verme davranışı içindedirler. (bencillik, kıskançlık, nankörlük, öfke, saldırganlık v.b.) Rahatlıkla…
-
SALTANAT
Saltanat ; bir zümrenin ya da kişinin devlet yönetimine egemen olması, devletin kişi ya da zümre tarafından yönetilmesidir. Saltanatta kişi ya da zümrenin çıkarları esastır. Kişi ya da zümrenin dini inanışı, düşüncesi, kültürü egemen kılınır ya da kılınmaya çalışılır. Saltanatlarda, birey anlayışı yoktur. Yönetilen herkes, saltanatın sahibi kişi ya da zümreye “kul” olur düşüncesi hakimdir ve kişilerin kullaştırılması için her yöntem denenir. Saltanat bilgisiz, eğitimsiz insanlar ister. Bilgisiz ve eğitimsiz insan fikir sahibi olamaz, fikir sahibi olamayan insanların da yönlendirilmesi ve yönetilmesi kolaylaşır. Saltanat yayılmacıdır, hep daha fazlasını ister. Azla yetinmeyi bilmez, sömürücüdür, din, ırk, dil, kültür, toplumun değer yargıları, medya, sanat, siyaset, devlet güçleri vb. aklınıza gelebilecek her türlü…
-
DAYATMA ve ANLAMA
İmkânsızlık ve çaresizlik yoktur, aslında, olumsuzluklar sistemin bize dayattıklarıdır. İnsan da, tıpkı doğa gibidir, doğa her gün nasıl yeniden doğuyorsa, geceler güne, ay güneşe, bulutlar yağmura, kara, mevsimler bahara, yaza ve kışa dönüşüyorsa; “insan” da her türlü zorluğun altından kalkabilecek, kendini yenileyebilecek bir varlıktır. Doğduğumuz andan itibaren, dayatmalarla ve yıkıcılıklarla karşılaşırız ya da yıkıcılığı içimizde taşırız. Her ne olursak olalım, ister yapıcı kişilik, ister yıkıcı kişilik önemli olan inanmak… Öncelikle değişebileceğine inanmak, değişmemiz gerektiğini bilmek… Düşünüyor musunuz ? Doğa her gün değişiyor yenileniyor, ağaçlar çiçek açıp, yeşilleniyor, meyve veriyor, yapraklarını döküyor, yeniden yeşeriyor ama siz hep aynı kalıyorsunuz. Doğa da katı olan taşlar, tahta, madenlerdir, taşlar, madenler işlenmeye gerek duyarlar, insanlara yarar sağlayabilmek için, yani…
-
CELLADINA AŞIK KURBANLAR
İnsanın kendisini zora sokan, üzen koşulları benimsemesi, savunması ve bu koşulları yaratan nedenleri görmemesi, ezenin yanında yer almasına “Stockholm Sendromu” ya da diğer bir deyişle “Celladına aşık kurban” durumu denir. Sürekli şiddet yaşamanın bir sonucu olarak kurbanlar saldırganla özdeşleşmeye ve bir hayatta kalma stratejisi olarak onun için hareket etmeye başlayabilir. Kurbanın iradesinin saldırgana bağlı olması gönüllü bir karar değil, şiddetin doğrudan sonucudur. Bu sendromun ortaya çıkmasının temel nedeni hayatta kalma içgüdüsüdür. Dış dünyadan tamamen soyutlanan kurban, ihtiyaçları için kendisine baskı yapan kişiye bağımlı olduğunu hisseder. Saldırganın yaptığı küçük iyilikler kurbanın gözdünde büyür, zamanla kurban kendisini saldırganın yerine koyup olayları onun gözünden görmeye, yaptıklarına hak vermeye başlar. (https://www.e-psikiyatri.com/stockholm-sendromu-nedir-ve-belirtileri-nelerdir) Yukarıda bilimsel olarak…















